Silivri Açıkları’nda, 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki deprem, Marmara Bölgesi’nde yaşayan yaklaşık 25 milyondan fazla insanı etkiledi. Bu sayı, tüm Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte birine karşılık geliyor.
O gün, haberleri takip ederken, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un “Büyük İstanbul Depremi bitti.” açıklamaları dikkatimi çekmişti. Üşümezsoy’u 1999 depremiyle tanıdım. O zaman televizyonda birçok yer bilimci çıkıp konuşur, fakat bizim evde en çok Üşümezsoy itibar görürdü. Söylediklerini kesinlikle dikkate almadığımız bilim insanı ise Celal Şengör’dü.
Üşümezsoy’u uzun yıllardır tanıdığım ve yer biliminin dışında siyasi konular hakkında da çalışmalarını zaman zaman okuduğumdan, açıklamalarını dikkatle takip ettim. 23 Nisan Depremi’nden sonraki günlerde Üşümezsoy’un katıldığı programları dinledim. İş yerinde çalışırken YouTube’dan programları açıp kulağımı oraya verdim.
Pek çok kanalda pek çok bilim insanı çeşitli görüşler ortaya koyarken, bir programı ortasından açıp izlemeye başladığınızda anlatılandan bir şey anlamanız pek mümkün değil. Bu, bilimsel bir makaleyi ortasından, bir paragraftan okumaya başladıktan sonra sonuna gelmeden bırakıp konuyu anlamaya çalışmak gibi.
Bir süre sonra şunu fark ettim: Gemlik’e geldiğinde “Gemlik’te risk yok.” deyip birkaç ay sonra katıldığı bir programda “Gemlik taşınmalı.” diyen Naci Görür ile “İstanbul’da 7,7 büyüklüğünde deprem olacak, İstanbul’dan taşının.” diyen Celal Şengör bir anda ortadan kayboldular. İnternette, 2000’li yılların başında “İstanbul’da 10 yıl içinde büyük deprem olacak.” diyen Şengör’ün popülaritesi bir anda sona erdi. Öte yandan bütün televizyon kanalları, Üşümezsoy’un görüşlerini almak için yarıştılar.
Videolar, sosyal medya gönderileri, arşivden okumalar, kitaplarını incelemeler ile bir süre sonra Üşümezsoy’un temel argümanlarına hâkim olmaya başladım. Hatta neredeyse son birkaç ayda meydana gelenlerle ilgili karşılaşsak, onun yorumları üzerinden kendisiyle sohbet edebilecek duruma geldim desem abartmış olmam!
Şener Üşümezsoy’un gündemimizi meşgul eden deprem konusuyla ilgili temel yorumlarını birkaç başlık altında toplayabiliriz.
Olası İstanbul Depremi
Öncelikle İstanbul Depremi konusuna bakalım. Üşümezsoy, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra bölgede stresin boşaldığını, Gemlik’in de bu kapsamda değerlendirilebileceğini ifade ediyor. Marmara Denizi’nde 7,7’lere varacak büyüklükte bir depremin mümkün olmadığını, fay hatlarının kendi ifadesiyle tren rayları gibi dümdüz çizgiler çizerek değerlendirilemeyeceğini söylüyor. Marmara’da birden fazla fay segmenti olduğunu belirten Üşümezsoy, Adalar Fayı’nın ölü bir fay olarak deprem üretmediğini, stres yüklenen Silivri segmentinin 23 Nisan’da kırıldığını, sırada kırılması gereken segmentin ise hareketliliği devam eden Kumburgaz hattı olduğunu söylüyor. Kumburgaz hattının da üretebileceği depremin büyüklüğünün yine 6 civarında olduğunu dile getiriyor. Çünkü 7 ve daha büyük bir deprem olması için, fayların tek parça, mevcut olduğundan daha uzun olması gerekiyor. Ama Marmara Denizi’nde böyle tek parça bir fay yok! Kısaca, Marmara’da beklenen deprem, Kumburgaz segmentinde ve 6’dan biraz büyük olacak. 23 Nisan’daki depremin 6,1 olduğunu hatırlayalım.
Balıkesir-Sındırgı, Kütahya-Simav
Üşümezsoy, uzun zamandır Kütahya-Simav bölgesine dikkat çekiyordu. Balıkesir Sındırgı 3 aydır sallanıyor. Bölgede iki kez 6,0’dan büyük deprem oldu. Özellikle ikinci deprem ve artçıların güneydoğuya doğru kaydığı, yani Kütahya-Simav hattına yöneldiği net olarak görülüyor. Temel olarak Balıkesir Sındırgı, Manisa Gördes, Kütahya-Simav hattında hareketlilik var.
Gemlik’te Deprem Riski
Son olarak Gemlik’e gelelim. Üşümezsoy, 17 Ağustos Depremi’nden sonra bölgenin stresini boşalttığını pek çok kez tekrarladı. Öte yandan kendi konuşmalarında “Gemlik’te karada deprem olmaz.” şeklinde net ifadeleri var. Temmuz ayında meydana gelen 3,9, 4,1 ve 4,3 büyüklüğündeki depremleri ise farklı kategoride değerlendirerek bölgenin olağan hareketleri içinde yorumladı. Üşümezsoy’a göre 17 Ağustos’tan sonra bölgede stres yüklenen hat Esenköy-Bozburun hattı. Bunu çoğu yerde tekrarladı. Son kitabı Marmara’dan Ege’ye Deprem Riski kitabında, Mudanya-Bandırma hattında aktif bir fay hattı varsayımının hatalı olduğunu ve yine aynı bölgede İmralı Fayı’nın da aktif olmadığını söylüyor.
Üşümezsoy’un Esenköy-Bozburun hattının riskli olduğuna dair açıklamaları, etkileşim ve tıklanma kaygısı peşinde olan bütün basın kuruluşlarımızca “Üşümezsoy’dan uyarı!” gibi, sanki yakın zamanda bu bölgede büyük bir deprem olacağını söylemiş gibi yayınlandı. Bu çarpıtılmış haberler son birkaç günde artınca, Üşümezsoy kendi YouTube kanalında bir açıklama videosu yayınladı. Bölgede stres birikimi olduğunu tekrarlayan Üşümezsoy, bunun hemen olacağı anlamına gelmediğini dile getirdi. Yani Şener Hoca, kendi bilimsel yorumlarını paylaşırken oltalama başlıklarda dünyayı geride bırakan Türk basınını hesaba katamamış olmalı ki, en sonunda çıkıp ayrıntılı bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Şimdi, son 8 aydır okuduğum, izlediğim ve dinlediklerimden kendi çıkarımlarımı paylaşmak istiyorum:
Marmara Denizi’nde tek parça fay yok. Adalar da aktif değil. Silivri hattı kırıldı. Kumburgaz hattı kırılacak. 23 Nisan’dakine benzer bir deprem meydana gelebilir.
Balıkesir Sındırgı depremleri yönünü güneydoğuda, Kütahya-Simav hattına çevirdi. Bölge takip edilmeli.
Gemlik’te karada deprem riski yok denebilir. Orta büyüklükte depremler zaman zaman meydana gelebilir ama bunlar beraberinde daha büyük depremleri getirmez.
Bölgemizde Esenköy-Bozburun hattı takip edilmeli. Ama bu, yakın zamanda burada bir deprem olacağı anlamına gelmiyor.
Dolayısıyla ne rehavete kapılıp sanki böyle bir olgu yokmuş gibi davranmaya, ne de panik halinde uykusuz kalıp kendimizi yıpratmaya gerek var.
Bilim anlatıyor. Bize kulak vermek düşer.

Fatih m. Eryilmaz için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et