Nasıl Politize Olduk?

Türkiye ve dünyada olup bitenlerle ilgilenmeye başladığımda lise öğrencisiydim. Reşit olmama bir buçuk yıldan uzun süre vardı. 2007 yılının başlarıydı. O dönem Facebook henüz popülerleşmemişti. Evlerde internet yeni yaygınlaşıyordu. Akıllı telefonlar ise henüz hiç kimsede olmadığı için bilgiye ulaşmak hâlâ gazete, dergi ve kitap okuyarak, haber izleyerek mümkündü.

Siyasete dair şeylerle ilgilenmeye başlamadan önce sivil toplum kuruluşlarını, sonra da siyasi partileri araştırmaya başladım. Bir yandan da sabahları okula giderken gazete alıyor, akşamları evde ansiklopedilerden ideoloji maddelerini okuyordum.

Bir süre sonra Gemlik ve Bursa’daki siyasi gelişmeleri yakından izlemeye, 18 yaşıma girdikten sonra da Atatürk’ün çizgisinde siyasi çalışmalara katılmaya başladım.

2000’li yılların sonu ya da 2010’lu yılların başlarında, gençlerin siyasi konularla ilgilenmesi yaygın ve alışılmış bir durum değildi. Hayatının büyük bölümünü internet kafede çevrimiçi oyunlarda geçiren arkadaşlarımızın zaten pek bir şeyden haberi yoktu. Biraz daha bilinçli olanlar ise dernek ya da parti çalışmalarına katılmıyordu. Bunun temel sebebi, ailelerimizin 12 Eylül Dönemi ve öncesini yaşamış, Türkiye’nin içinden geçtiği karanlık döneme bizzat tanık olmuş ve kendi çocuklarını koruma davranışıyla siyasetten bilinçli olarak uzak tutmalarıydı.

19 yaşımda üniversiteye gittim. Orada da aynı çizgide, tamamen yasal zeminde çeşitli çalışmalara katıldım. Atatürkçü kimliğimi gururla dile getirmekten de geri kalmadım. Üniversite ortamından beklentilerimiz, kendimizi hem sosyal hem zihinsel olarak geliştirebileceğimiz bir yer olmasıydı. Maalesef ne bu yönde ne de akademik yönde hiçbir beklentimizi karşılamayan bir ortam ile karşı karşılaştık. Kimse bizim elimizden tutup beynimizin içine teori doldurmuyordu. Hatta gerçekten insancıl bir iki akademisyen hariç çoğu, öğrencileriyle ilgilenmeyi kendilerine zul görüyordu. Bir de her şeyin farkında gibi davranıp entelektüel takılan modeller vardı. Bunlar, hiçbir şeye dahil olmadıkları gibi, bizim gibi heyecanlı ve girişken öğrencileri sürekli eleştirirlerdi.

Kısacası, ülkemiz ya da üzerinde yaşadığımız dünyanın faydasına yapabileceğimiz bir şey varsa, onun yolunu kendimizin açması gerektiğini o zaman anlamıştım. Kesinlikle kabul ettiğim bir şey daha vardı ki, o da apolitik olmak gibi bir seçeneğin asla olmadığıydı.

Üniversiteden sonra gazeteciliğe başladığımda, benim yaşım kadar gazetecilik hayatı olan bir hanımefendinin siyasetin hayatın içindeki yeri hakkındaki açıklamasını not etmiştim: “Ben siyasetle ilgilenmiyorum diyemezsiniz. Soluduğunuz havada bile siyasetin etkisi var. Bir şirket geliyor, termik santral yapmak istiyor. Havanı kirletecek. Siyaset kurumu buna izin veriyor ya da engel oluyor.”

Bahsettiğim hanımefendi hâlâ hayatta, Bursa’da gazetecilik yapmaya devam ediyor.

Bizim kuşağımız, bu anlayışların içinden geçerek kendi doğruları ve evrensel kabuller için mücadele etti. Ama nasıl olduysa bir anda gençlik üzerindeki siyasi kabuller, çok değil, 10 yıl öncesine göre taban tabana zıt bir noktaya geldi.

Şimdi gençler için siyaset, günlük ve olması gereken bir uğraş. Gençler ciddi anlamda politize oldular. Bilgileri var. Yeterli mi, tartışılır. Yorumları var. Doğruluğu ya da geçerliliği tartışılır. Ama var.

Çünkü gençler, evrenin bilgisine artık bizden çok daha kolay ulaşıyor. İnternet artık temel ihtiyaç. Sosyal medya, Marshall McLuhan’ın mezarında ters dönmesine neden oluyor. Yapay zekâ hayatın her alanını etkiliyor.

Burada şöyle bir çelişki ortaya çıkıyor: Bizim öğrenciliğimizde sosyal medya, hakaret ya da suç teşkil edecek paylaşımları bir kenara bırakırsak, düşüncelerin daha rahatlıkla dile getirilebildiği bir alandı. Paylaşım yapmak daha ciddi bir işti. Tabii ki espri ve eğlence de vardı.

Şimdi ise sosyal medya, siyasete dokunan, esprili ve eğlenceli paylaşımların bile insanlarda tedirginlik uyandırdığı bir ortam hâline geldi. Politize olan gençler kendilerini bir şekilde ifade etmeye devam etseler de, “komik kısa videolar” virüs gibi, beyin yiyen bakteri gibi sosyal medyayı işgal etmeye devam ediyor.

Bir eleştirim de gençlere olsun. 2000 ve sonrası doğanların siyasetle içli dışlı olurken konunun ciddiyetini biraz kaybettiklerini görüyorum. Sonuçta kentimiz ve ülkemizin geleceği için bir şeyler yapıyorsak, sakin ve ciddi şekilde düşünüp uygulamanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Bugün sahip olduğumuz internet ve sosyal medya imkânları bundan 10–15 yıl önce olsaydı, bugün Türkiye’de ne konuşuyor, neyi tartışıyor olurduk, düşünmek lazım.

Arada yüzlerce yıl yok. Fakat bir nesil için sınırlı bir grubun “niş” olarak ilgilendiği siyaset, bugün gençlerin günlük ilgi alanlarının bir parçası.

Bu gerçekten çok güzel bir şey.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir